Öncelikle “doğal/organik” kavramı üzerinde durmakta fayda var. “Kavram Kargaşası” ülkemizde kolaycılığın ve fırsatçılığın bir sonucu olarak tüm alanlarda egemen olabiliyor. Son zamanlarda bunun en tipik örneklerinden birini doğal ürün alanında yaşamaya başladık. Çevre kirletici maddelerin yıllarca düşüncesizce kullanımının günümüzde doğal dengeyi altüst etmesi ve insanoğlunu direk olarak etkilemeye başlaması, doğal ürünlere ilgiyi artırmıştır. Doğal/Organik sektör için ülkemiz dahil bir çok ülkede yasalar olmasına rağmen, dünyada gerekli yasal düzenlemeler henüz tamamlanmış değil.
Doğal, organik, bitkisel, biyolojik, ekolojik kavramları yerli yersiz iddia edilip toplumun kafası karıştırılıyor. Diğer taraftan doğal ve organik kavramlarının bazen eş anlamlı bazen birbirinden çok farklı kullanılmasına sebep olunuyor.
Hayatımızda en önemli yere sahip kozmetik den bahsetmek istiyoruz.
Şu anda gerek AB ülkelerinde gerekse ülkemizde geçerli yasalara göre üretilen ya da ithal edilen tüm kozmetiklerin içerikleri INCI isimleriyle ambalaj üzerinde verilmek zorunda. Bu bileşenler ya İngilizce kimyasal adlarıyla ya da Latince bitki isimleriyle verilmek zorundadır. Bu, AB ülkelerinde 1997, bizde ise 2004 den beri böyle. Bileşenler, formülasyonda yüzdesi en çok olandan en az olana doğru sıralanarak yazılmak zorundalar. Tüketici, doğallık sertifikası olmayan ürünlerde içeriği kontrol ederek kendini koruma şansına sahip. Ama ne yazık ki doğallık iddiasındaki bazı ürünler de dahil olmak üzere bir çok ürünün üzerinde “önemli içerik maddeleri” başlığı altında bir kaç bitki özü öne çıkarılıyor, diğer zararlı ve hatta kanserojen bileşenler maskeleniyor, yazılmıyor. İşte bu nedenle Doğal/Organik ürün almak isteyenler için sertifika daha da önem kazanıyor.
Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda kozmetiklerde kullanılan 400’den fazla toksik elementin artıkları, kanımıza karışabildiğini ve yağlı dokuya nüfuz edebildiğini artık biliyoruz. Derimiz, vücudumuzun en büyük organı olduğuna göre, deri tarafından emilen kimyasallar ağız yolu ile alınanlara göre daha riskli olabileceğini kabul etmeliyiz .Ağız yolu ile alınan kimyasalların bir kısmı sindirim yolu ile bertaraf edilebilirken, deriden emilen kimyasallar ise doğrudan kana karışarak, zehirli veya zararlı etki gösterebilirler.
Kozmetikte kullanılan pek çok zararlı kimyasallara özellikle ürünlerde yüksek oranda bulunan SLS SLES ve ALS ye maruz kalan hayvanlarda göz hasarı, santral sinir sisteminde depresyon, sık sık ve akıcı bağırsak rahatsızlığı, güçlükle nefes alma, şiddetli cilt tahrişleri ve kanser hatta ölümler gözlenmiştir.